Can Yücel, 1926'da İstanbul'da doğdu. Milli Eğitim Bakanlığı da yapmış olan ünlü kültür adamı Hasan-Âli Yücel’in oğludur.
Ankara ve Cambridge üniversitelerinde Latince ve Yunanca okudu. Çeşitli elçiliklerde çevirmenlik, Londra’da BBC’nin Türkçe bölümünde spikerlik yaptı.
Askerliğini Kore’de yaptı. 1958’de Türkiye’ye döndükten sonra bir süre Bodrum’da turist rehberi olarak çalıştı. Ardından bağımsız çevirmen ve şair olarak yaşamını İstanbul’da sürdürdü. 1956 yılında Güler Yücel ile evlendi. Bu evlilikten iki kızı (Güzel ve Su) ve bir oğlu (Hasan) oldu.
ESERLERİ
Yazma (1950) Her Boydan (1959, Çeviri Şiirler) Sevgi Duvarı (1973) Bir Siyasinin Şiirleri (1974) Ölüm ve Oğlum (1976) Şiir Alayı (1981, ilk dört şiir kitabı) Rengâhenk (1982) Gökyokuş (1984) Beşibiyerde (1985, ilk beş şiir kitabı) Canfeda (1985) Çok bir Çocuk (1988) Kısa Devre (1990) Kuzgunun Yavrusu (1990) Gece Vardiyası (1991) Güle Güle-Seslerin Sessizliği (1993) Gezintiler (1994) Maaile (1995) Seke Seke (1997) Alavara (1999) Mekânım Datça Olsun (1999)
HERŞEY SENDE GİZLİ
Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat! İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin...
ÖZLEDİM SENİ özledim seni... ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir. beynimi uyuşturuyor özlemin... çok sık birlikte olmasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca zamandır içimi ısıttığını yeni yeni anlıyorum Yokluğun, Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp mütemadiyen bir boşluğa Sabahları seni okşayarak başlamaları aksamları her isi bir kenara koyup seninle baş başa konuşmaları özlüyorum; oynaşmalarımızı, yürüyüşlerimizi, sevimli haşarılığını, çocuksu küskünlüğünü... Nasılda serttin başkalarına karşı beni savunurken; ve ne kadar yumuşak bir çift kısık gözle kendini ellerimin okşayışına bırakırken Gitmeni asla istemediğim halde buna mecbur olduğunu görmek ve sana bunları söylemeden ''git artık'' demek ''beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa'' demek sana nede zor seni görmemek ve belki yıllar sonra karsılaştığımızda bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden... yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....
SEVGİ DUVARI
sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi dilimizde akşamdan kalma bir küfür salonlar piyasalar sanat sevicileri derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni yakanda bir amonyak çiçeği yalnızlığım benim sidikli kontesim ne kadar rezil olursak o kadar iyi kumkapı meyhanelerine dadandık önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi aramızda görevliler ekipler hızır paşalar sabahları açıklarda bulurlardı leşimi öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri çöpçülerin elleriyle okşardın beni yalnızlığım benim süpürge saçlım ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi baktım gökte bir kırmızı bir uçak bol çelik bol yıldız bol insan bir gece sevgi duvarını aştık düştüğüm yer öyle açık seçik ki başucumda bir sen varsın bir de evren saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi yalnızlığım benim çoğul türkülerim ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi